1970’lerde ağırlaşan çevresel sorunların etkisiyle insanoğlu “temiz hava, temiz su ve temiz toprak” olarak kısaca özetleyebileceğimiz çevresel koşulların önemini kavradı. Bu koşulların bozulmasını önlemek için geliştirilen ilk yaklaşım, kirleticilerin ortaya çıktıktan sonra arıtılarak bertaraf edilmesiydi. Bu yaklaşımın genel adı ise “kirlilik kontrolü”dür. Kirlilik kontrolü, “boru sonu”na gelen kirleticinin çevre teknolojisinin yardımıyla çevreye zarar vermeyecek oranlara çekilmesini amaçlamaktadır. Birçok kirleticinin böylesi bir yaklaşımla giderilmesi ise yüksek yatırım gereksinimini beraberinde getirmektedir. Konvansiyonel arıtma ve bertaraf tesislerinin yatırımcıya getirdikleri mali yükler bazı alanlarda ve ülkelerde kişi ya da kurumların çevresel yatırımlardan çekinmeleri gibi bir sonucu beraberinde getirmektedir. Gelişmekte olan ve gelişmemiş ülkelerdeki çevre sorunlarının ağırlaşmasının temelinde yatan sorunun önemli bir bölümünü çevreye yönelik yatırımların sanayi tarafından yüksek maliyetli yatırımlar olarak görülmesidir. Sanayi sektörüne “yaptır ve kontrol et” biçiminde yaklaşan kamusal erk de mali açıdan şişkin bir çevre sektörünün oluşumuna katkı sağlarken yüksek maliyetli ve teknoloji yoğun çevresel yatırımlar çalışma sırasında kendilerinden beklenen verimi sağlamaktan uzak kalabilmektedir.

1980’lerin ortalarında, endüstriyel sistemlerin ekolojik prensiplerden hareketle modellendirilmesine dayalı yeni bir paradigma ortaya çıkmıştır. Endüstriyel ekoloji olarak isimlendirilen bu paradigma, endüstriyel sistemledeki hammadde ve enerji akışını, bu akışın çevre üzerindeki etkilerini ve uygulama pratiklerinin bu akış üzerindeki etkilerini anlamaya dayanan bir yaklaşımdır; ve proses akışlarının analiz edilerek, atıkların girdi olarak geri döndürülmesini, ürünün tüm ömür döngüsünün incelenmesini ve ürünlerin çevresel etkileri de düşünülerek yeniden tasarlanmasını kapsamaktadır.

1990’ların başında, çevre yönetimi fonksiyonlarına toplam kalite yaklaşımı da eklendi. Giderek artan sayıda sanayi ve hizmet firması, çevre eğitimi, ölçümleri ve yönetim stratejilerinin belirlenmesinde tedarikçileri ve müşterileri ile entegre bir davranış içine girmekte ve atıkların azaltılması, enerji verimliliği ve malzemelerin yeniden kullanılması ve geri kazanılması alalarında yeni imkanlar yaratmaktadır. Bu dönüşüm, bilgisayar, malzeme, biyoteknoloji, genetik ve yönetim ve modelleme alanlarındaki bilimsel ilerlemeden de yararlanılarak önümüzdeki yıllarda, imalat, gıda, enerji üretimi, yapı sektörü başta olmak üzere ekonominin tüm sektörlerini etkileyecektir ve verimlilikte büyük artışları da beraberinde getirecektir.

Proses ve ürünlerin, atık oluşumunu önleyecek şekilde yeniden tasarlanması ve düzenlenmesi olarak tanımlayabileceğimiz bu yeni yaklaşım, temiz üretim olarak isimlendirilmektedir.

Temiz Üretim yaklaşımının kirlilik kontrolü yaklaşımlarından temel farklılıkları karşılaştırmalı olarak şöyle sıralanabilir:

Temiz üretim, sadece üretim proseslerine değil, ürün ve hizmetlere de uygulanmaktadır.

1. Üretim Prosesleri için Temiz Üretim: hammadde, su ve enerjinin etkin kullanımı, toksik ve tehlikeli hammaddelerin kullanılmaması ve bütün atık ve emisyonların miktar ve toksisitelerinin üretim prosesi esnasında azaltılmasıdır.
2. Ürünler için Temiz Üretim: Ürünün hammaddeden nihai bertarafına kadarki yaşam süresi boyunca çevreye olan etkilerini azaltmaktır.
3. Hizmet için Temiz Üretim: Ürünün yaşam süresi boyunca sağlanan hizmetlerin çevresel etkisini azaltmaktır.

Temiz üretimi gerçekleştirmek için yapılması gerekenler aşağıdaki gibi gruplandırılabilir:

1. Davranışların Değiştirilmesi: Temiz üretim her zaman ve sadece bir teknoloji değiştirme meselesi değildir, sanayinin çevreye bakışı ve çevreyle ilişkileri için yeni yaklaşımları ve davranışları içermelidir.
2. Sorumlu Bir Çevre Yönetimini İçeren “Know-How” Uygulamaları: Bunlar, yeni bir teknoloji ya da proses uygulamadan da mevcut olanlara yeni teknikler ve iş programları uygulayarak verimliliğin artırılmasının sağlanması, daha iyi yönetim tekniklerinin benimsenmesi, üretim, proses ve kuruluşların politikalarının gözden geçirilmesi gibi uygulamalardır.
3. Teknolojinin değiştirilmesi ya da Mevcut Olanın İyileştirilmesi, Temiz Teknolojilerin Uygulanması: Bu konuda yapılabilecekler, imalat teknolojisi ya da imalat prosesinin değiştirilmesi, üretim girdilerinin değiştirilmesi, son ürünün değiştirilmesi, üretim sırasında oluşan ürün dışı maddelerin üretim yerinde ve tercihan proseste kullanılması (üretim yerinde yapılmayan geri kazanımlar, önemli çevresel kazançlar sağlasalar da, temiz üretim kapsamında görülmemektedir) olarak sayılabilir.

Türkiye, gelişmekte olan bir ülke olarak sanayileşmesini yurdun tüm bölgelerine yaymak ve sanayi üretimini arttırarak çeşitlendirmek istemektedir. Sanayileşmeyle birlikte gelen çevresel koşullardaki bozulma ise giderek halk sağlığını tehdit eder boyutlara ulaşmaktadır. Türk Çevre Mevzuatının diğer mevzuatların çoğundan çok daha yeni olması, çevresel konularla ilgili olarak sorumluluk yüklenen Çevre Bakanlığı ve diğer kamu kurumlarının arzu edilen izleme ve denetleme çalışmalarını tam olarak yürütememeleri, mevzuatın “kirlilik kontrolü” anlayışının geleneksel sınırları içerisine hapsolmuş olması Türkiye’de çevresel kalite açısından istenen noktaya gelinmesini engellemektedir. Dünyada giderek daha çok kabul gören temiz üretim anlayışı ise ülkemizde tam olarak bilinmemektedir.

Kirlilik kontrolü amacına yönelik yatırımlar daha önce de belirtildiği gibi sanayicilere mali kayıp olarak gözükmektedir; kirliliği önleme amacıyla yapılan hammadde değişimi, proses yenileme/tadilatı ya da son ürünün değiştirilmesi/yenilenmesi de sanayiye aynı oranda ilk yatırım maliyeti getirmektedir. Yalnız bu iki yaklaşım arasındaki temel fark operasyon sırasında ortaya çıkmaktadır. Kirliliği önleme amaçlı yatırımlar kendilerine yapılan yatırımı kısa sürede geri verebilmektedir. Böylece kirliliği önleme yaklaşımlarını tesislerine uygulayan sanayiciler:

a. Çevresel standartları sağlayarak kamusal erkin bu konuda kendilerine yöneltebileceği yaptırımlardan korunabilmekte,
b. Gelişmiş ülkelerde aranan çevre dostu ürün kalitesine ulaşan ürünleriyle pazar paylarını arttırabilmekte,
c. Toplam sistem verimini gözden geçirerek iyileşmeler sağlayabilmekte,
d. Kirliliği Önleme/Temiz Üretim uygulamaları hayata geçirilmeden önce atık olarak adlandırılan maddelerin yerinde geri kazanımı sağlanabilmekte,
e. Geri kazanım ve verimdeki artışların sonucu olarak tesisin yapılan yatırımı uygun sürede amorte edebilmektedir.

Dünyada gerçekeştirilmiş ve başarıya ulaşmış temiz üretim projelerinin Türk sanayi dünyasına tanıtılması bu konuda ülkemizdeki olası atılımları da teşvik edecektir.

Madencilik Sektöründen Bir Örnek (Echo Koyu/Cove Madeni, Nevada, ABD):

Echo Koyu/Cove Madeni günlük çalışmasının ardından nicel ve nitel açıdan fazla miktarda tehlikeli atık üretmektedir. Çıkan atığın önemli bir kısmı ise madencilik işlemleri sırasında kullanılan makinaların yıkanmasında kullanılan halojenli çözücülerden oluşmaktadır. Yüksek oranda çıkan tehlikeli kirleticilerin giderilmesi ABD Çevre Mevzuatının sıkı düzenlemeleri nedeniyle şirkete yüksek bir maliyet çıkarmaktaydı.

Seçilen Yaklaşım:

Echo Koyu/Cove Madeni, yukarıdaki sorunu çözmek için bir çalışma ekibi kurdu. Bu ekibin amacı yüksek miktarda halojenli çözücünün kullanılmasını engellemek ve böylece büyük hacimlerdeki tehlikeli atığın sahadan alınarak bertaraf alanına götürülmesi problemini de aşmaktı. Kurulan ekip 8 aylık bir süreç içinde 14 adet toplantı yaptı. Yüksek Oranda Atık Üreten Kuruluş statüsünden Düşük Oranda Atık Üreten Kuruluş statüsüne geçmek hedeflendi.

Yukarıda belirtilen hedefe ulaşmak için gerçek çözücü gereksiniminin saptanmasına çalışıldı. Çözücüyü satan firmayla görüşmeler yapıldı ayrıca sahada çözücü kullanımı ve çözücüye alternatif olabilecek seçenekler üzerinde çalışıldı. Sıcak suyla makinaları yıkayan ve böylece çözücü kullanımını gereksiz kılan ekipmanların çözücü kullananlar yerine konulması gerçekleştirildi ve yeni yıkayıcıların performansları denendi.

Ekip ayrıca çözücülerin kullanım sürelerini arttırmak için çeşitli prosesleri de değerlendirdi. Damıtma ve mikrofiltrasyon operasyonları kullanılarak metal parçacıklarından çözücüyü ayırmak ve bu şekilde kapalı devre geri kazanımı gerçekleştirme seçeneği değerlendirildi.

Damıtma çok pahalı olduğu ve yoğun oranda işgücü gerektirdiği için seçilmedi. Birçok filtre sistemi de değerlendirmeye alındı. Seçilen filtre yüksek debili bir pompa, paslanmaz çelikten ızgaralar, ve kağıt filtreden oluşmaktaydı; 0.05 mikron ve bu çaptan büyük parçacıkları giderebilen bir verim sağlamaktaydı. Kağıt filtre çözücü içinde askıda kalan ağır yağları da adsorbe ederek azaltmaktaydı.

Çalışmaların Sonucu:

Çalışmalar sonucunda madende üretilen atıkta önemli miktarda azalma gerçekleşti. Aşağıdaki noktalarda önemli başarılar sağlandı:

1. Halojenli çözücülerin yerine tehlikesiz çözücülerin konulması gerçekleştirildi. Tehlikeli atık hattı yılda yaklaşık 5,4 ton atık çıkarmaktaydı. Yeni tehlikesiz çözücünün atık hattı ise sadece yılda 675 kg’den az atık üretmektedir.
2. Motor yağı içeren bir atık hattının devreden çıkarılması ise yılda yaklaşık 2025 kg üreyen tehlikeli atığın ortaya çıkmadan bertarafını sağlamıştır. Halojenli eski yağın yerine tehlikesiz, çevre dostu yağın konulması bu sonucun ortaya çıkmasında etkili olmuştur.

Uygulanan Yaklaşım:
– Çözücü Kullanımını En Aza İndirmek
– Çevre Dostu Olan Çözücüleri Kullanmak
– Çözücünün Sahada Kullanımını Yaygınlaştırmak (çözücünün kullanımdan sonra deşarjını geciktirmek)
– Aerosolleri yeniden kullanılabilir, doldurulabilir spreylerle değiştirmek
– Çözücü kullanan yıkama makinaları yerine sıcak su kullanan makinaların konulması

Harcananlar, Kazanılanlar:

Çözücü filtrasyonu ve mevcut çözücülerin yerine yenilerinin konulması işleminin getirdiği maliyet, 11.400 ABD Dolarıdır. Maden şirketi yaptığı hesaplamalarda gerçekleştirilen kirlilik önleyici projenin yıllık 9.300 ABD Doları getiri sağlayacağını ve kendisini 14,7 ay içerisinde amorte edeceğini ortaya çıkarmıştır. Beklenen getiri, eski halojenli çözücülerin terk edilmesiyle sağlanan 18.000 ABD Dolarlık girdiden çözücülerin geri kazanımı için kurulan filtrasyon sisteminin yıllık bakım masrafı olan 8.700 ABD Dolarının çıkarılmasıyla hesaplanmıştır.

Diğer alanlarda da önemli bazı tasarruflar gerçekleştirilebilmiştir. Halojenli bir motor yağını hemen hemen piyasa fiyatı onunla aynı olan halojensiz bir başka yağla değiştirmek bertarafta şirketin ödediği miktarın 6.600 ABD Doları azalmasını sağlamıştır. Ayrıca kullanıma alınan bu yeni yağ eskisi gibi yakılmamakta ve yeniden kullanılmaktadır.

Sonuç:

Görüldüğü üzere herhangi bir sanayi prosesi üzerinde yapılabilecek akılcı değişiklikler sistemin verimini arttırmakta, çevresel kalitenin hızla bozulmasını önlemekte ve yatırımcıya da mali yarar ve prestij kazandırmaktadır. Sadece madencilik alanında değil diğer birçok alanda temiz üretim/kirlilik önleme konusunda gerçek başarı öyküleri bulunmaktadır. Yeni başarı öykülerinde görüşmek üzere.

Kaynakça
1. Temiz Üretim- Temiz Ürün Çevre Dostu Teknolojiler Çalışma Grubu Sanayi Sektörü Raporu, Tübitak-TTGV Bilim-Teknoloji-Sanayi Tartışmaları Platformu, Ekim 1999, Ankara.
2. Pollution Prevention Success Stories, Office of Pollution Prevention and Toxics, EPA, EPA/742/96/002.

…………………………..

Güngör K. ve Demirer G.N., 2000.

“KİRLİLİK ÖNLEME ve SANAYİDEN BİR BAŞARI ÖYKÜSÜ”,

Endüstri ve Otomasyon, No: 39, Haziran 2000, 66-69.