TEMİZ ÜRETİM (KİRLİLİK ÖNLEME) YAKLAŞIMLARINA GENEL BİR BAKIŞ

Gündelik yaşamımızda kullandığımız çeşitli ürün ve hizmetlerin ardında daha az artık ve atıklar bırakarak üretilmesi uzun bir süredir ara sıra gündeme gelse de, ilgili kurum, kuruluş ve bireylerin önemli bir bölümü tarafından pek ciddiye alındığı söylenemez. Özellikle çevresel sorunların bir kriz boyutuna ulaşmadığı ve çeşitli insani etkinlikler sonucu oluşan atıkların alıcı ortamlara (nehir, göl, deniz, boş arazi, vb.) caydırıcı bir cezai yaptırımla karşılaşmaksızın verilebildiği günlerde bu fikir ürün ve hizmet üreticileri arasında gerekli ilgiyi göremedi.

Alıcı ortamların kirlilik özümseme kapasitelerinin aşılmaya başlanması, doğal ortamdaki dengelerin geri dönüşü zor/imkansız bir şekilde değişiyor olması, çevre kirliliği kaynaklı büyük ölçekli sağlık sorunlarının gündeme gelmesi ve doğal kaynakların hızla tüketilmesi vb. süreçler sonucu çevre sorunlarının bir kriz boyutuna ulaşması özellikle gelişmiş ülkelerden başlayarak bu soruna farklı bakış açılarını da beraberinde getirdi. Geleneksel olarak oluşan büyük miktarlarda atığın alıcı ortamlara verilmeden önce çeşitli arıtma yöntemleri ile uzaklaştırılması (ki bu zararlı maddelerin bir ortadan kalkmasını değil sadece bir fazdan başka bir faza dönüştürülmesinden oluşan bir yaklaşımdır) arıtılması, oluşan atık miktarının ve arıtım maliyetinin sürekli artması ile alıcı ortam deşarj standartlarının, kamuoyunda yükselen çevre bilincine paralel olarak, sürekli düşürülmesi ürün ve hizmet üreten kurum ve sektörleri bu sorunun daha ucuz çözüm yollarını aramaya yöneltti. Bu yeni yönelimin sonucu olarak atık yönetiminde yeni stratejilerin geliştirilmesine yol açtı.

Buna ek olarak, son 20-30 yılda artan çevre duyarlılığı özellikle gelişmiş ülkelerde yaşayan tüketicilerin artan bir şekilde üretim, kullanım ve kullanım sonrası süreçlerde çevreye daha az zarar veren ürünleri tercih etmelerine neden oldu. Çevreye daha az zarar veren ürünlerin talep görmeye başlaması pek çok sektör için yeni bir rekabet alanı ortaya çıkardı.

Bu yeni yönelim sonrası yapılmaya başlanılan çalışmalar sonucu alınacak basit önlemlerle bile üretim sürecinden faydalı bir ürüne dönüşemeden geçerek atık haline gelen hammaddelerin daha etkin kullanımı sonucu bu kayıpların önlenebileceği ve aynı zamanda atık üretiminin de azalabileceği ortaya çıktı. Bunu ürünlerin maddesel içeriklerinin azaltılması, üretim için kullanılan hammaddelerin çevreye daha az zararlı olanlar ile değiştirilmesi, üretim ve kullanım sürecinde gerekli olan su ve enerji ihtiyaçlarının düşürülmesi gibi yaklaşımlar izledi. Sonuçta atık azaltılması, geri dönüştürme, yeniden kullanım, ürün ve hizmetlerin çevreye daha duyarlı tasarımı vb. konular üzerinde yapılan araştırmalar hızla artmış ve bir zamanların “ütopya”sı olan ürün ve hizmetlerin ardında daha az artık ve atıklar bırakarak üretilmesi fikri örnek uygulamalarıyla beraber gündelik yaşamımıza “Kirlilik Önleme” adı altında girmeye başlamıştır. Kimi kaynaklarda “Kirlilik Önleme” ve “Temiz Üretim” kavramları birbirleri yerine kullanılmaktadır.

Böylece geliştirilen yeni stratejilerle, atık yönetiminde doğal bir hiyerarşi oluşmuştur. Atığın oluşumunu önleyen ya da miktarını azaltan yöntemler daha önceliklidir. Bu yöntemler önem sırasına göre şöyle sıralanabilir:

  1. Kirlilik Önleme: Üretim süreci boyunca atığın oluşmasını önleyen Kirlilik Önleme yöntemleri, çevre yönetiminde önceliklidir. Kimi zaman bu yöntemler üretim sürecinde değişiklikler gerektirse de, çevresel ve ekonomik anlamda kazanımları diğer yöntemlere göre çok daha yüksektir.
  1. Geri Dönüşüm: Üretim sırasında atığın oluşumu önlenemiyorsa, arıtılacak/bertaraf edilecek atık miktarını mümkün olduğunca en aza indirmek için ‘geri dönüşüm’ ve ‘yeniden kullanım’ gibi yöntemler uygulanmalıdır.
  1. Arıtma: Atığın oluşumunun önlenemediği ya da miktarının azaltılamadığı durumlarda, hacmini ya da toksik içeriğini azaltmak amacıyla arıtım yapılır. Her ne kadar ‘boru sonu’ arıtma yöntemleri atık miktarlarında azaltım sağlıyorlarsa da Kirlilik Önleme kadar verimli/etkin yöntemler değillerdir.

  1. Bertaraf etme: Bertaraf etme atık yönetiminde en son düşünülmesi gereken seçenektir. Etkin atık bertarafı çevre yönetiminin önemli bir bileşeni olmasına rağmen, en az etkili yöntemdir.

Kirlilik Önleme kavramı konu üzerinde önemli katkıları olan üç kuruluş tarafından şöyle tanımlanmaktadır:

Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP):

Bütünsel önleyici bir çevre stratejisinin ürün ve süreçlere sürekli olarak uygulanması ile insanlar ve çevre üzerindeki risklerin azaltılması.

ABD Çevre Koruma Kurumu (USEPA):

·      Her türlü tehlikeli madde ve kirleticinin doğrudan doğal alıcı ortamlara verilmesi ya da geri dönüştürme, arıtım ve nihai depolama süreçleri öncesi atıklara karışmasını önleyen/azaltan,

·      Her türlü tehlikeli madde ve kirleticinin deşarjı kaynaklı halk sağlığı ve çevresel zararları önleyen/azaltan,

·      Kirleticileri (1) hammaddelerin verimli kullanılması ya da (2) doğal kaynakların korunması ile azaltan ya da yok eden her hangi bir etkinlik.

Kanada Çevre Bakanlığı:

Kirletici ya da atık oluşumunun kaynağında azaltılması ya da önlenmesine yönelik olarak endüstriyel, ticari ve kurumsal atık üreticilerinin ya da bireylerin temel davranış biçimlerinin değiştirilmesini destekleyen, cesaretlendiren ve gerektiren herhangi bir etkinlik.

Kirlilik Önleme kavramının hayata geçirilebilmesi için çok çeşitli araç ve yaklaşımlardan faydalanılabilir. Bunlardan sadece bir kaçı kaynakta azaltma, daha az miktarda tehlikeli hammadde kullanımı, enerji kullanımının azaltılması, çevreye duyarlı tasarım olarak belirtilebilir. Şekil 1 bu kavramın şematik bir gösterimini içermektedir.

Bu stratejiler

Ø    Üretim süreçlerinin yardımcı aşamaları için:

·         – akılcı envanter kontrolü ve madde depolanması;

Ø    Üretim süreçleri için:

·         – enerji ve hammadde kullanımının azaltılması,

·         – toksik olan maddelerin kullanılmaması ve

·         – her türlü atık ve artıkların miktar ve toksisitelerinin azaltılmasını;

Ø    Ürünler için:

·        – ürünün yaşam döngüsü içinde (hammadde temininden ürünün nihai depolanışına kadar ki tüm süreçler içinde) neden olduğu olumsuz etkilerin azaltılması ve

Ø    Hizmetler için:

·         – bu hizmetlerin geliştirilmesi ve uygulanması aşamalarında çevresel faktörlerin göz önünde    bulundurulması anlamına gelmektedir.

Alışılagelmiş kirlilik kontrolü yaklaşımların tersine Kirlilik Önleme yaklaşımı kirlililiği oluşmadan önlemeyi/azaltmayı hedefler. Kirlilik kontrolü yaklaşımları üretim ve tasarım aşamalarını değişmez faktörler olarak benimseyip kirliliği de bu aşamaların kaçınılmaz bir sonucu olarak görmekte ve kirlilik ortaya çıktıktan sonra bu soruna çözüm getirmeye çalışmaktadır. Dolayısı ile bu yaklaşımlar kirliliği daha iyi tanımlama ve atıkları arıtma ve bertaraf etme üzerine odaklanmakta ve kuruluşlara önemli miktarlarda ek maliyet getirmektedir. Öte yanda, Kirlilik Önleme yaklaşımları kirliliği ve atıkları tasarım, kaynak kullanımı ve üretim prosesleri aşamalarındaki yetersizlik, verimsizlik ve etkisizliğin bir sonucu olarak görmekte ve soruna bu aşamalarda gerekli gelişmeleri sağlayarak çözüm getirmeyi amaçlamaktadır. Bu nedenle, sadece atık oluşumunu azaltmakla kalmamakta aynı zamanda ekonomik faydalar da sağlamaktadır.

Kirlilik kontrolü yaklaşımları sadece yürürlükte olan yasa ve yönetmelikler ile uyum içinde olmayı amaçladıklarından kuruluşların çevresel performanslarına katkıda bulunma girişimleri ancak yönetmeliklerde oluşacak bir değişiklik ile olasıdır. Sadece yasa ve yönetmelilerle uyum içinde olmayı amaçlayan bir yaklaşım pek çok potansiyel gelişmeyi göz ardı etmekle kalmamakta aynı zamanda köklü değişikliklerin ortaya çıkması durumda hazırlıksız yakalanmakta ve ancak yüksek maliyetli girişimler ile istenilen konuma gelebilmektedir. Kirlilik Önleme yaklaşımları ise, kuruluşun kendi inisiyatifi ile çevresel performansını sürekli olarak arttırmasını içermekte ve dolayısı ile bu gelişmelerin yasa ve yönetmelik gibi statik olguların gereksinimleri ile sınırlanmasını engellemektedir. Kirlilik Önleme yaklaşımlarını benimseyen ve uygulayan kuruluşlar çevresel performanslarını bu yasa ve yönetmeliklerin gerektirdiği seviyeden çok daha yüksek bir seviyeye çekeceklerinden, ileride yürürlüğe girecek daha katı yasa ve yönetmelikler ile uyum konusunda zorluk çekmeyeceklerdir.

Bunlara ek olarak, Kirlilik Kontrolü yaklaşımları genellikle kuruluş dışından gelen uzmanlar tarafından gerçekleştirilen yaklaşımlardır. Bunun tersine Kirlilik Önleme yaklaşımları kuruluşun çalışanlarının katılımı ile oluşturulan ve uygulanan programlardan oluşmaktadır. Dolayısı ile kuruluşların kendi bünyelerindeki bilgi birikimini iyi bir şekilde kullanmalarını sağlamakla kalmamakta, çalışanların katılımı ile gelişen bir yaklaşım olduğu için daha çok sahiplenilmekte ve daha verimli olmaktadır.

Kirlilik Önleme stratejilerinin bir kuruluş için geliştirilmesi ve uygulanması pek çok yönden faydalı olabilir. Bu tür stratejiler ile elde edilebilecek faydalardan bazıları şu şekilde incelenebilir:

Ekonomik Faydalar: Kirlilik Önleme yaklaşımlarının başlıca amaçlarından birisi olan verimin arttırılması, enerji, doğal kaynak ve madde kullanımının azaltılması bir kuruluş için doğrudan karlılığı arttıracak sonuçlar doğuracaktır. Proses veriminin artması ile daha çok hammadde faydalı ürüne dönüştürülecek ve dolayısı ile daha az hammadde ile daha çok üretim elde edilebilecek hem de belli bir maliyet ile bertaraf edilmesi gereken atık miktarı azalacaktır. Daha az enerji, doğal kaynak ve hammadde kullanarak aynı fonksiyonu yerine getiren ürünlerin ya da hizmetlerin üretilmesi de doğrudan ürün ya da hizmet maliyetinin düşmesi ve kuruluş için karlılığın artması anlamına gelecektir.

Yönetmelikler ile Uyum: Kirlilik Önleme stratejilerini geliştiren ve uygulayan kuruluşlar sadece bu günkü yönetmelikler ile uyum içinde olma yönünde avantaj elde etmekle kalmayacak, ilerde daha da katılaşma olasılığı yüksek olan yönetmeliklere karşı da hazırlıklı duruma geleceklerdir.

Daha İyi Bir Toplumsal İmaj: Çevresel zararların toplum tarafından açıkça görülebilecek boyutlara ulaşması ve bu zararlar ile ürün ve hizmet üretim süreçleri arasındaki neden-sonuç ilişkisinin gün geçtikçe daha iyi anlaşılıyor olması bu ürün ve hizmetleri üreten kurum ve kuruluşların kamuoyu gözünde çevresel zararların bir numaralı sorumlusu konumuna getirmiştir. Kirlilik Önleme stratejilerinin uygulanması ve hem bu stratejilerin hem de bunların sonuçlarının toplum ile paylaşılması sonucunda bu kurum ve kuruluşlar kamuoyunun güven ve desteğini elde etme şansına sahip olacaklardır.

Yasal Yaptırımlar: Çevresel sorunları ortaya çıkmadan planlama süreçlerine katmasından kaynaklı Kirlilik Önleme Yaklaşımları ürün ve hizmet üreten kurum ve kuruluşların çevresel konulardan dolayı yasal yaptırımlar ile yüz yüze gelmesi durumunu engelleyecektir. Gerek yönetmeliklerle uyumsuzluktan gerekse çevresel kazalardan kaynaklanabilecek yasal yaptırımlar bu tür bir yaklaşım ile önlenmiş olacaktır.

Çalışanların Motivasyonu: Bir kuruluşun başarısında en büyük rolü o kuruluşun çalışanları oynamaktadır. Temiz üretim stratejilerini benimseyip uygulayarak çevreye duyarlı çalışma konusundaki kararlılığını gösteren bir kuruluşun çalışanları, topluma ve doğal çevreye saygılı bir kuruluş ile çalışıyor olmanın tatmini ile motive olacak ve işlerine gönülden sarılacaklardır.

Kirlilik Kontrolü ve Kirlilik Önleme yaklaşımları Tablo 1’de karşılaştırılmıştır.
Tablo 1. Kirlilik Kontrolü Ve Kirlilik Önleme Yaklaşımlarının Karşılaştırılması

Kirlilik Kontrolü Yaklaşımları Kirlilik Önleme Yaklaşımları
Kirleticiler filtreler ve atık arıtım teknik ve teknolojileriyle kontrol edilir; yani problemin kendisi değil, sonucunda ortaya çıkan olumsuzluklar giderilmeye çalışılır. Kirleticilerin oluşumu, kaynağında ve bütünsel (entegre) tedbirlerle önlenir
Kirlilik kontrolü, proses ve ürünler geliştirildikten ve kirlilik problemi ortaya çıktıktan sonra gündeme gelen uygulamalardır. Kirliliğin önlenmesi, proses ve ürün geliştirme sürecinin ayrılmaz bir bölümüdür, dolayısıyla hem daha koruyucu hem de daha etkilidir.
Kirliliğin kontrolü ile gerçekleştirilen çevresel iyileştirmeler, kuruluşlarca ilave bir maliyet faktörü olarak görülür. Kirleticiler ve atıklar, zararsız hale getirilerek faydalı ürün ya da yan ürünlere dönüştürülebilecek potansiyel kaynaklar olarak düşünülür.
Kirlilik kontrolü teknolojilerinin uygulanması, atık yöneticileri vb. çevre uzmanlarının görevidir. Çevresel iyileştirmelerin ve kirlilik önleme gereklerinin yerine getirilmesi, tasarım ve proses mühendisleri de dahil olmak üzere kuruluşun tüm çalışanlarının sorumluluğundadır.
Çevresel iyileştirmeler, çeşitli teknik ve teknolojilerin uygulanmasını gerektirir. Çevresel iyileştirmeler sadece teknik değil, aynı zamanda teknik olmayan yaklaşımları da içerir.
Çevresel iyileştirme tedbirleri, otoritelerce konulmuş bir seri standarda uyum sağlamak üzere alınır. Kirlilik Önleme, sürekli olarak daha iyi çevre standartlarına ulaşmayı hedefleyen devamlı bir süreçtir.
Kalite, ürün ve hizmet tüketicilerinin ihtiyaçlarına cevap verme olarak tanımlanır. Toplam kalite, ürün ve hizmet tüketicilerinin ihtiyaçlarına cevap verecek ürünler üretilmesinin yanı sıra insan sağlığı ve çevre üzerindeki etkilerin en aza indirilmesi şeklinde tanımlanır.
Kirliliğin kontrolü için kullanılan teknolojilerin sürekli bir maliyeti vardır ve bu maaliyet zaman içinde artış gösterir. Aynı sorunu çözmeye yönelik Kirlilik Önleme maliyeti başlangıçta yüksek olabilir, ancak uzun vadedeki uygulama, işletme ve bakım maliyetleri toplamı daha düşük olmaktadır; çünkü Kirlilik Önleme uygulamaları sonucunda hammadde, su ve enerji gibi girdilerin tüketimi azalmaktadır.

Tablo 1’de sayılan faydaların yanı sıra, Kirlilik Önleme yaklaşımlarının benimsenmesi, yaygınlaşması ve uygulanmasına engel olabilecek bir takım faktörler de gözden geçirilmelidir. Bu faktörlerden bazıları da aşağıdaki gibi tanımlanabilir:

Ekonomik engeller: Her ne kadar Kirlilik Önleme uygulamalarının önemli bir kısmı maliyetsiz ve/veya çok az maliyetli önlemler ile yerine getirilebilse de, kuruluşların bu az maliyetli, veya ileride uygulanması düşünülecek göreceli olarak daha yüksek maliyetli, önlemler için finansman bulamaması Kirlilik Önleme uygulamaları için en önemli engellerden bir tanesidir. Bu engelin aşılması için bu yaklaşımlar ile elde edilebilecek faydaların kuruluşlar tarafından iyi bir şekilde anlaşılması gerekmektedir. Buna ek olarak devlet kanalından veya diğer finans kuruluşlarından bu konularda sağlanabilecek maddi teşvikler bu tür engellerin aşılması yönünde önemli rol oynayabilirler.

Uygulama ve yönetim ile ilgili engeller: Bu başlık altında toplanan engeller çok değişik kaynaklı olabilir. Ancak bunların başlıcaları ele alınacak olursa:

Yönetimin ilgisizliği: Bir kuruluşta uygulanacak her yeni yaklaşımın başarılı olması o kuruluşta söz sahibi olan insanların bu yaklaşıma karşı olan tutumları ile yakından ilişkilidir. Yönetimin Kirlilik Önleme uygulamaları ile elde edilebilecek faydalarla ilgili yeterli bilgiye sahip olmaması ve böyle bir projeyi sahiplenmemesi başarısızlığın garantisi olacaktır. Çalışanların eğitilmesinden gerekli olan yatırımların onaylanmasına kadar pek çok kilit karar kuruluşun üst yönetimi tarafından verileceğinden, bu kişilerin Kirlilik Önleme yaklaşımlarının gereksinimleri ve faydaları hakkında yeterli bilgiye sahip olmalarının sağlanması başarının temel anahtarlarından birisidir.

Finansman: Yukarıda da değinildiği üzere Kirlilik Önleme uygulamaları, en azından belli aşamalarda, maddi yatırımlar gerektirecektir. Kuruluşların bu yatırımlara finans sağlayamaması Kirlilik Önleme uygulamalarının aksamasına veya tamamen durmasına neden olabilir. Bu durum özellikle Kirlilik Önleme uygulamalarının sıfır veya çok düşük maliyetli yatırım gerektiren önlemleri tükendikten ve daha köklü, ve dolayısı ile daha maliyetli, önlemlerin (proses ve ekipman değişiklikleri, yenilikçi araştırma ve geliştirme etkinlikleri) alınması gerekliği doğduktan sonra etkili olduğu gözlenmiştir.

Ürün/hizmet kalitesi: Kirlilik Önleme uygulamaları, daha önce de değinildiği üzere, proseslerde, ham maddelerde, ürünlerin kendilerinde ve hizmetlerin veriliş biçiminde değişiklikler gerektirebilir. Kuruluşların bu değişikliklerin ürünleri/hizmetleri üzerinde olumsuz etki yaratması konusunda duydukları endişe Kirlilik Önleme uygulamaları için bir engel oluşturabilir. Bu engelin aşılması için Kirlilik Önleme uygulamalarının kuruluşun işleyişine ve amaçlarına köstek değil destek olacak bir yaklaşım olduğu uygulayıcılara iyi bir şekilde benimsetilmelidir.

Çalışanların direnci: Kirlilik Önleme uygulamaları, kuruluşun çalışanlarının çalışma rutinlerinde bir takım değişiklikler gerektirecektir. Her değişikliğe olduğu gibi, çalışma rutinlerindeki değişikliğe de çalışanların tepkisinin ters olması olasılığı yüksektir. Bu engel aşılmadığı sürece ise Kirlilik Önleme stratejilerinin verimli etkileri sağlayabilmesi çok güçtür. Dolayısı ile kuruluşun tüm çalışanlarının Kirlilik Önleme uygulamalarının amaçları, gereksinimleri ve sağlayabileceği faydalar konusunda yeterince eğitilmiş olmaları gerekmektedir.

Süreklilik: Kirlilik Önleme pilot projelerinin önemli bir kısmı belli bir aşamadan sonra ilerleyememiştir. Bunun en önemli nedenlerinden bir tanesi ise uygulamanın ön aşamalarındaki önlemlerin kısmen basit, az yatırım gerektiren ve önemli boyutlarda, herkes tarafından görülebilen gelişmelerle sonuçlanmasına karşılık bu alternatifler tükendikten sonraki önlemlerin daha çok maliyet ve daha köklü değişiklikler gerektiren ve sonuçları zaman içinde azar azar görünen gelişmeler veren türden olmasıdır. Her ne kadar bu gerçek pek çok kuruluşta Kirlilik Önleme uygulamaların kısa ömürlü olmasına neden olmuşsa da, bu Kirlilik Önleme yaklaşımına ve uygulamalarına uzun vadede sadık kalarak sürekli bir şekilde fayda elde eden kuruluşların sayısı da azımsanmayacak kadar çoktur. Dolayısı ile kuruluşlar Kirlilik Önleme’yi uzun vadeli bir strateji olarak benimsemeli, olumlu ve olumsuz sonuçlarını sürekli olarak takip etmeli ve sürekli olarak yeni gelişme alanlarını araştırmalıdırlar.

Kirlilik Önleme çevrebilim, mühendislik, işletme, ekonomi, siyaset, temel bilimler vb. pek çok uğraşı alanına giren disiplinler arası bir kavramdır. Bu bağlamda, asıl olarak üretim ve hizmet sektörleri üzerinde odaklanan Kirlilik Önleme kavramının asıl kullanıcı ve uygulayıcısı mal, hizmet vb. üretim alanlarında faaliyet gösteren kurum ve kuruluşlardır. Kirlilik Önleme kavramının yaşama geçirilebilmesi için teknolojik, politik (yasa, yönetmelik, vergi, vb.), ekonomik (verimlilik, kar marjı, vb.) ve tüketici talepleri (çevreye ile uyumlu üretim süreçleri ve ürünler, vb.) gibi etkenler önemli rol oynamaktadır.

Kirlilik Önleme uygulamalarının ana vurgusu kirlilik önleme çalışmalarının önemi konusunda ilgili grupların bilgilendirilmesi; kamuoyu oluşturulması; hammadde israfı, kirletici ve emisyon kaynaklarının belirlenmesi; bunların önlenmesi/azaltılması için izleme, denetleme, dönüştürme planlarının geliştirilmesi ve hayata geçirilmesi olarak özetlenebilir.

Kirlilik Önleme endüstriyel sektörlerde olduğu kadar hizmet, ulaşım ve tarım sektörlerinde de başarıyla uygulanmaktadır. Uygulanacak yasal bir düzenleme ya da bilimsel bir metot olmaktan çok, Kirlilik Önleme çeşitli yaklaşımları bünyesine alan bir stratejik şemsiye olarak tanımlanmalıdır.

Kirlilik Önleme yaklaşımlarında kullanılabilecek seçeneklerin başlıcaları şöyle özetlenebilir:
– Üretim sürecinde hammadde ve enerji kayıplarının önlenmesi/en aza indirilmesi;
– Çalışanların eğitimi;
– Veri tabanlarının oluşturulması/geliştirilmesi;
– Aynı işletme/tesiste yer alan bölümler arasında iletişimin ve koordinasyonun sağlanması;
– Kullanılmakta olan hammadde ve ara maddelerden çevre için bir tehdit oluşturanların çevre ile duyarlı olan ve/veya geri dönüştürülebilir nitelikteki maddelerle değiştirilmesi;
– Proses basamaklarının azaltılması;
– Proses değişiklikleri ya da diğer bir deyişle ürünlerin çevreye büyük zararlar veren üretim basamaklarından geçmeksizin üretilmesinin sağlanması;
– Tesis içi ya da dışı geri dönüştürme ve yeniden kullanım olanaklarının araştırılması;
– Ürün ve hizmetlerin çevreye daha az zarar verecek şekilde yeniden tasarlanması.

KİRLİLİK ÖNLEME ARAÇ VE METOTLARI: DEĞERLENDİRME VE DENETLEME

Kirliliği oluştuktan sonra gidermeye yönelik klasik “boru-sonu” (end-of-pipe) yaklaşımlarından farklı olarak, üretim sürecindeki materyal ve enerji akışlarının verimli kullanımı ve iyi yönetimine dayanan Kirlilik Önleme kirliliği oluşmadan önlemeyi/azalmayı hedefler. Kirlilik Önleme hem ekonomik kazanç sağlayan, hem de çevreye daha az zarar vererek varlıklarını ve hizmetlerini sürdürmelerini temin eden bir anlayış, bir görüş, bir stratejidir. Bu stratejinin başarılı olması için pek çok araçtan yararlanmak mümkün ve gereklidir. Bu araçlardan bir kaç tanesi çevre yönetim sistemleri, hayat boyu değerlendirme, çevresel muhasebe, çevre performans göstergeleri, çevresel tasarım, çevresel iletişim ve raporlama, eko-verimlilik, çevresel vergiler, çevresel etiketleme, ve çevresel denetleme olarak verilebilir.

Kirlilik Önleme uygulamaları bir ürünün yaşam döngüsünün (life-cycle) pek çok aşamasında gerçekleştirilmektedir (hammadde temini, üretim, kullanım ve kullanım sonrası bertaraf). Bu bağlamda pek çok uzmanlık alanı ve meslek grubu farklı biçimlerde bu süreçte yer alır. Bu uzmanlık alanları ve meslek grupları üretim süreci ve yaşam döngüsü aşamalarında farklı araçlar ve yöntemler kullanılabilir. Kirlilik Önleme uygulamalarının en önemli bileşenlerini oluşturan bu araç ve metotlardan kimilerinin hala geliştirilme aşamasında olduğu bilinmelidir.
Bu bölümde işlenecek olan Kirlilik Önleme araç ve metotları Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED), Yaşam Döngüsü Değerlendirme (YDD), Çevre Teknolojisi Değerlendirme (ÇTD), Kimyasal Değerlendirme (KD), Atık Denetleme (AD) ve Enerji Denetleme (ED)’dir.

Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED)

İnsani etkinliklerin çevrenin çeşitli bileşenleri üzerindeki etkilerinin bu etkinliklerin planlanması aşamasında ayrıntılı olarak değerlendirilmesini içeren bir yöntemdir. ÇED uygulamalarının amaçları şöyle sıralanabilir:

– Oluşması beklenen olumsuz çevresel etkilerin tanımlanması;
– Bu olumsuz çevresel etkilerin önlenebilmesi için alınması gereken önlemlerin söz konusu projeye eklenmesi;
– Projenin çevresel yönünün yanı sıra ekonomik yönünün de kamuoyu tarafından kabul edilirliğinin belirlenmesi;
– Projenin yol açacağı önemli çevresel etkilere ilişkin yapılacak ek çalışmaların ve izleme mekanizmalarının belirlenmesi;
– Karar verme süreçlerine kamuoyu katılımının sağlanması;
– Projenin gerçekleştirilmesi ve çevresel etkileri ile ilgili tüm grupların bu projedeki rollerini, sorumluluklarını ve birbirleri ile olan ilişkilerini anlamaları konusunda yardımcı olunması.

Bu konuda göz ardı edilmemesi gereken önemli bir gerçek ise ÇED aracının Kirlilik Önleme uygulamalarının yaygınlaştırılması için iyi bir potansiyeli olmasına karşılık, bu potansiyelin gerçek hayatta istenilen sonuçları verebilecek şekilde kullanımı ancak uygulama sürecinde görev alan kişilerin bilgi seviyeleri, bilinç düzeyi, meslek ahlakı anlayışları ve amaçlarının Kirlilik Önleme uygulamalarını teşvik edecek yönde olması ile olası olduğudur. Bir başka deyişle bu araç, farklı eğilimler ile, Kirlilik Önleme uygulamaları yerine klasik boru-sonu yaklaşımlarının desteklenmesi sonucunu da doğurabilir.

Yaşam Döngüsü Değerlendirme (YDD)

YDD birbirinin alternatifi iki ya da daha fazla etkinliğin/yaklaşımın sistematik birer envanterinin çıkartılması ile bunların çevresel etkilerinin ayrıntılı olarak değerlendirmesinden oluşur. Bu değerlendirme, söz konusu etkinliğin, belirlenen sınırlar içerisinde, içerdiği tüm aşamalar, tüm girdiler ile ara ve son ürünlerin bir yaşam döngüsü çerçevesinden beşikten mezara (from craddle to the grave) izlendiği tanımlı bir zaman ve mekan için yapılır. YDD çalışması bir karar mekanizması olmayıp, verilecek olan kararlara yardımcı olma niteliği taşır.

YDD sürekli gelişmekte olan, asıl olarak ürünleri hedef alan ve pek çok kullanımı bulunan bir metottur. YDD ana olarak Çevresel etiketleme kriterlerinin geliştirilmesinde, ürünlerin hammaddelerinin, üretim proseslerinin, ekipmanlarının, vb. değiştirilmesi ya/ya da yeniden tasarlanması aracılığıyla çevresel etkilerinin önlenmesi/azaltılması amacıyla kullanılır. Ayrıca, bir ürünün yaşam döngüsünün hangi aşamasında daha ayrıntılı bir atık denetleme uygulamasının gerekli olduğunu belirlemek için de faydalıdır. Temel olarak YDD dört bileşenden oluşur:

1. Amaç Belirlenmesi: Bu aşamada söz konusu etkinlik/yaklaşım incelenerek, problem(ler) net olarak tanımlanır. Buna bağlı olarak da değerlendirmenin amaç ve hedefleri belirlenir.

2. Yaşam döngüsü envanteri: Bu aşamada ürünün değişik süreçlerinde ne kadar enerji ve hammadde kullanıldığı ve çeşitli alıcı ortamlara ne kadar atık verildiği konusunda bilgi derlenir.

3. Etki Değerlendirmesi: Envanter analizinde belirlenen çevresel yüklerin neden olduğu çevresel etkilerin, değişik başlıklar altında (sera etkisi potansiyeli, asidifikasyon, vb.) belirlenmesini içerir. Bu değerlendirme ışığında söz konusu olan değişik etkinlik ve/veya yaklaşımların değişik başlıklar altındaki etkileri karşılaştırılır.

4. İyileştirme Değerlendirmesi: İsteğe bağlı olarak yapılan bu aşamada değişik süreçler değerlendirilerek, çevresel kirlilik yüklerinin önlenmesi/azaltılması için yapılması gerekli olan iyileştirmeler ve değişiklikler belirlenir.

Her ne kadar karar verme aşamalarını Kirlilik Önleme uygulamalarını yaygınlaştıracak şekilde etkilemek için etkili ve önemli bir araç ise de, YDD yaklaşımı, çalışma sınırlarının belirlenmesi, toplanan bilgilerin kalite ve güvenilirlikleri, bu bilgilerin analizinde kullanılan yaklaşımlar, çalışmayı yürüten kişi ve kuruluşların görüş açıları gibi konulardaki farklılıklara bağlı olarak çok değişik sonuçlar verebilmektedir. Bu nedenle bu çalışmaların sonuçları dikkatle incelenmeli ve karar aşamasındaki ağırlıkları dikkatli belirlenmelidir.

Çevre Teknolojisi Değerlendirme (ÇTD)

ÇTD bir teknolojinin insan sağlığı ile doğal sistemler ve kaynaklar üzerindeki etkilerini inceler. ÇTD bir endüstriyel işletmede, bölgede ya da ülkede kullanılmaya başlanacak olan yeni bir teknolojinin etkilerinin belirlenmesi olarak açıklanabilecek olan Teknoloji Değerlendirmesi’nin bir parçasıdır. ÇTD şunları içerir:

– Teknoloji geliştirme ve kullanma ile ilgili plan, politika ve programların çevre ile ilgili bağlantılarını inceleyen Stratejik Çevresel Değerlendirme;
– Çeşitli tesis ve projelerin çevresel etki değerlendirmeleri;
– Çeşitli teknolojilerin kullanılması sonucu oluşan deşarjların niteliksel ve niceliksel olarak belirlenmesi;
– Çeşitli teknolojilerin İnsan sağlığı ve çevresel değerler üzerindeki risklerinin niteliksel ve niceliksel metotlar kullanılarak belirlenmesi,
– Yaşam döngüsü analizi ile bir ürünün hammadde safhasından, tüketiciye ulaştırılması ve nihai bertarafına kadar her aşamada neden olduğu çevresel etkilerin belirlenmesi.

Kimyasal Değerlendirme (KD)

KD kimyasal maddelerin, çeşitli bilgi kaynakları ve veri tabanları kullanılarak, potansiyel toksik etkilerinin belirlenmesini içerir. Örneğin, Materials Safety Data Sheets (Materyal Güvenlik Veri Kayıtları) ve International Programme on Chemical Safety (Uluslararası Kimyasal Güvenlik Programı) bir kimyasalın insan sağlığı ve çevre kalitesi üzerindeki zararlarının belirlenmesi için yaygın olarak kullanılan bilgi kaynaklarıdır. Bu kaynaklar kullanılarak, aynı iş için kullanılabilen birden fazla kimyasal maddeden insan sağlığı ve çevresel değerler için en az zararlı olanını seçmek olasıdır. KD Risk Değerlendirme’nin bir parçasıdır.

Atık Denetleme (AD)

Her proses ve işlem için bir materyal dengesi (material balance) oluşturulmasını gerektiren AD bir endüstri, fabrika ya da proses için gerekli olan tüm girdilerin ve bunlardan oluşan tüm atıkların belirlenmesini içerir. AD sonucu tüm atıklar, bunların kaynakları, miktarları ve içerikleri ile bunların azaltılma olanakları belirlenir. Atık ve Emisyon Denetleme (Waste and Emission Audit), Atık ve Emisyon Önleme Değerlendirmesi (Waste and Emission Prevention Assessment) ve Atık Azaltma Denetlemesi (Waste Minimization Audit) AD ile eş anlamlı olarak kullanılan kavramlardır.

Bir AD uygulaması;

– Üretilen atıkların kaynak, miktar ve türlerini tanımlar;
– Kullanılan temel işlemler, hammaddeler, ürünler, su kullanımı ve atık üretimi konularında bilgi toplar;
– Prosesteki yetersizlikleri ve zayıf yönetim noktalarını belirler;
– Kirlilik Önleme için gerekli olan hedefleri belirler;
– Ucuz atık yönetim planlarının geliştirilmesine olanak verir;
– İşyerindeki çalışan personelin Kirlilik Önleme’nin yararları konusundaki bilinç düzeyini arttırır;
– Kullanılan prosesler hakkındaki bilgi düzeyini arttırarak, proses verimliliğinin artırılmasına yardımcı olur.

Enerji Denetleme (ED)

ED bir işletmede birim ürün başına kullanılan enerji tür ve miktarı, enerji kullanımındaki ve bedelindeki yıllık ve mevsimsel değişiklikler ile enerji kayıplarının belirlendiği bir denetleme mekanizmasıdır. ED bir işletmenin birim ürün başına kullandığı enerji için yapılan harcamaların azaltılmasına yönelik olarak hazırlanan enerji yönetimi programının bir parçasıdır.

Bir ED programı;

– Kullanılan enerjinin kaynak, miktar ve bedelini belirler;
– Birim işlemde kullanılan enerji miktarını belirler;
– Enerji kullanımı bazında prosesteki yetersizlikleri ve zayıf yönetim noktalarını belirler;
– Enerji tasarrufu bazında hedefleri belirler;
– Ekonomik ve verimli enerji stratejilerin geliştirilmesine yardımcı olur;
– İşyerindeki çalışan personelin kullanılan enerji ve bunun ekonomik boyutu hakkındaki bilinç düzeyini arttırır.
ED sonucu bir enerji yönetim eylem planı geliştirilerek, uygulamaya koyulur. Daha sonra bu uygulama değerlendirilerek, sürekli bir geliştirmeye tabi tutulur.

KAYNAKÇA

1. Cleaner Production, A Training Resource Package, United Nations Environment Programme, Industry and Environment, First Edition, Mart 1996.
2. Demirer G.N. ve Mirata M., 1999. “Endüstriyel Kirlilik Önleme ya da Temiz Üretim-I”, Endüstri&Otomasyon, No: 31, Ekim 1999, 110-113.
3. Demirer G.N. ve Mirata M., 1999. “Endüstriyel Kirlilik Önleme ya da Temiz Üretim-II”, Endüstri&Otomasyon, No: 32, Kasım 1999, 90-93.
4. Fresner J., 1998. “Cleaner production as a means for effective environmental management”, Journal of Cleaner Production, 6, 171-179.
5. Güngör K. ve Demirer G.N., 2000. “Kirlilik önleme ve sanayiden bir başarı öyküsü”, Endüstri & Otomasyon, No: 39, Haziran 2000, 66-69.
6. Environment Australia, Eco-Efficiency and Cleaner Production Homepage. http://www.environment.gov.au/epg/environet/eecp/what_is.html (17/9/1999).
7. Temiz Üretim- Temiz Ürün Çevre Dostu Teknolojiler Çalışma Grubu Sanayi Sektörü Raporu, Tübitak-TTGV Bilim-Teknoloji-Sanayi Tartışmaları Platformu, Ekim 1999, Ankara.
8. Uludag-Demirer S. ve Demirer G.N., 1999. “Endüstride temiz üretim uygulamaları”, Endüstri & Otomasyon, No: 33, Aralık 1999, 88-90.

…………………………..

Prof. Dr. Göksel N. Demirer

ODTÜ Çevre Mühendisliği Bölümü

TMMOB Çevre Müh. Odası, Çevre ve Mühendis Dergisi 25. Sayı