Ertugrul ERDİN

 

 

Organoklor bileşikleri hem üretim, hem de tüketim kesiminden çok miktarda oluşmaktadır. Sanayii ülkelerinde yıllık oluşan miktarlar çok daha fazladır. Örneğin Federal Almanya’da 4,6 x10 6 ton/yıl klorlu hidrokarbon artıkları oluşmaktadır. Bunun büyük bir kısmı kimya sanayiinde geri kazanılmaktadır. Geri kazanılması ekonomik olmayan 51.900 ton’luk kısmı ise Denizde yakma gemilerinde yakılmaktadır (Tabasaran 1986)

KHK (Klorlu hidrokarbon) üreten tesisler önce oluşan bu artığın geri kazanabilir olup olmadığına bakmaktadırlar. (Artıklar Borsası). Klorlu organik madde kalıntıları pazarlanırken veya işlenirken çevresel sorunlar oluşturabilmektedir. Geri kazanma işlemleri ve oluşan reaksiyonlar:

 

-Perklorlama

 

2 CH2 Cl – CH2 Cl + 8 Cl2 —-> 2 CCl4 + CCl2 = CCl2 + 8 HCl

1.2-dikloretan klor tetraklor tetraklor hidrojen

metan etilen klorür

 

2 Cl2 + CCl2 = CCl2 =======> 2 CCl4

klor tetraklor etilen tetraklor metan

 

– Oksiklorlama

 

2 CH2= CH2 + 4 HCl + O2 —-> 2 CH2Cl – CH2Cl + 2 H2O

Etilen hidrojenklorür oksijen 1.2-Dikloretan su

– Hidrojenklorür ve klorlu hidrojen bileşikleri elde etmek için KHK’ların yakılması yoluyla değerlendirilmesi

– Aslında bu konuda uygulanan teknoloji çok sayıda ve yaygındır. Ayrıca da her kimya sanayi kuruluşu kendi tesisinde, kendine özgü yöntem geliştirerek geri kazanmaktadır.KHK’lar % 70 veya daha az klor içermesi halinde yanabilir haldedir. Klor oranı arttıkça ısıl değeri azalmaktave ısıl değeri yüksek başka maddelerin karıştırılması

gerekmektedir. KHK’ları tamamen yakmak için oksijen fazlalığı ile çalışmak gerekir:

 

2 HCl + 1/2 O2 ====== > Cl2 + H2O Deacon-dengesi

 

Klor oluşmasını engellemek için yanma sıcaklığını yüksek tutmak ( > 1000 0C) gerekir. Bu ise fazla NOx ‘lerin oluşmasına, oluşan hidrojenklorürün kalitesinin bozulmasına

neden olmaktadır. Ayrıca da gaz temizleme sorunu ortaya çıkmaktadır.

 

Eğer hidrojence fakir KHK’lar yakılırsa o zaman klordan hidrojenklorürün oluşabilmesi için su buharının verilmesi gerekir. Uygulamada 10000 C – 12000 C dolaylarında yanma

odası sıcaklığı ile çalışılır.

 

Sertleştirme tuzu artıkları bertarafı sertleştirme tuzu artıklarının çevreye zarar vermeyecek şekilde bertaraf hususu çok önemlidir. Sertleştirme tuzları çeliklerin yüzeylerini sertleştirmek ve iyileştirmek için kullanılmaktadır. Bu amaçla da çelik parçaları eritilmiş sertleştirme tuzunun içine batırılmaktadır.

 

Nitritleţme 5800 C de gerçekleţmekte;

 

2 CN- + O2 —-> 2 OCN-

Siyanür Siyanat

 

2 OCN- + O2 ——> CO3 + CO + 2N

Siyanat

 

X Fe + N ———-> Fex N

Demir metali Aton halindeki Demir nitrit

Azot (sert)

 

ve malzemenin yüzeyi sertleţmektedir.

 

9300 C sıcaklığında molekülar azot uzaklaşır; Boudouard dengesine göre karbon oluşur, o da metalik demir ile birleşerek sert demir karpiti (Zementit) meydana getirir:

 

2 CO ——-> CO2 + C

3 Fe + C —– Fe3 C (Zementit)

 

Böylece tuz banyosunda siyanür azalır, karbonat artar, Bu proseste nitritleştirme’de işe yaramayan bakiye sertleştirme tuzları artıkları oluşturur. Bunun ağırlık yüzdesinin % 15’ini siyanürler oluţturur.

 

Tuz banyosu karbonlamasında (9300C de) oluşan sertleştirme tuzlu artıklarındaki siyanür % si ise 3 civarındadır.

Baryumklorür oranı da % 35 dir. 70 mg’i bir insanı öldürmek için yeterli olan bu siyanürlerin çevresel büyük bir tehlike potansiyeli taşıdığı açıktır. Bu tür artıklar Batı Almanya’da bile 1960’lı yıllarda yüzeysel (karasal ekosistem) deponilerinde depolanmış veya gelişi güzel dökülmüş, ve denize deşarj edilmiştir. Skandallar meydana gelmiş sertleştirme tuzları üretenler önlemler almak zorunda kalmışlardır. Bugün sorunu (1972 yılından beri) 700 m derinliğindeki Herfa Neurode eski tuz madeni ocaklarına, özel artıkları depolamak süretiyle çözmüşlerdir. Ayrıca teknolojik gelişmeler üretim sırasında bu artıkların oluţmasına meydan vermeyecek şekildedir. Örnek’de anlatılan sertleştirme banyosunda hiç azalmayan kalıntı oluşmasına fırsat

verilmemekte ve sürekli olarak rejenarasyonun gerçekleşmesi sağlanmaktadır. Hacim azalması olmayınca da sertleştirme tuz banyosu sürekli kullanılabilmektedir. Dolayısıyla tehlikeli özel artık oluşturan kaynaklarda kullanılan temel işlemlerde

iyileştirme çalışmaları mutlaka yapılmaktadır.

 

Rejenerasyon olayı bu anılan proseslerde aşağıdaki eşitliklerde görüldüğü gibi gerçekleşmektedir:

 

9 Na2 CO3 + 2 [C6 H3 N9] x——> 18 Na OCN + 3 H2 O+ 3 CO2

Karbonat Siyanoguanidinin Siyanat

kondenzasyon ürünü

 

Na2 CO3 + 2 [CHN] x —– 2 Na CN + H2O + CO2

Karbonat Siyanoguanidin’in Siyanür

ve formaldahidin

kondanzasyon ürünü

 

Böylece de 1960’lı yıllarda büyük çevre sorunu yaratan ve çevre için her bakımdan tehlikeli olan bu artıkların sorunu, yöntem teknolojisindeki gelişmelerle çözümlenmiştir.

Yurdumuzda da buna benzer uygulama ve iyi sonuçları örnek alınabilir, umutla, şevkle innovatif çalışılabilir.

 

Yazının metninde verilen örneklerden de anlaşıldığı gibi sanayileşmiş ve sanayileşmekte olan ülkelerde suyu toprağı ve havayı tehdit eden olumsuz etkiler yapabilecek olan artıklar oluşmaktadır. Kesin ve katı bir tanıma göre her yerde oluşan her çeşit artıklar özel artıklar kapsamına alınabilir. Bu çok katı bir durum haklıyanı da var aslında şöyleki biz genelde inşaat molozlarını tehlikesiz artıklar grubunda ele alır ve ona göre değerlendirir veya bertaraf ederiz. Molozların bileşimini tam bilmiyoruzdur, içinde gerçekten tehlikeli maddeler vardır?

 

O halde bir çözüme gitmek zorundayız:

– Artıkların tehlike derecelerine göre ayırıp tanımlayabilmek için iyi çalışan bir artık analiz laboratuvarı oluşturulması gerekir. Çabuk sağlıklı ve ucuz arazi yöntemleri geliştirilebilir. Uzman, sanayi, üniversite işbirliği yapılabilir, Pratiğe, uygulamaya yönelik sorunlar çözülebilir.

– Geliştirilen tüm yöntemler işi yokuşa sürücü olmamalı bilakis bürokasiyi azaltıcı, yöntemi basitleştirici olmalıdır.

 

Ülkemizdeki uygulamalarda özellikle aşağıdaki hususlar şiddetli tenkit edilebilir:

 

– Yüzeysel katı artık depolama yerlerinde her türlü tehlikeli artıklar da, hiç bir uzmanın ve konuyu bilenin görüşü alınmadan depolanmaktadır. Normal çöpler bile gelişi güzel depolandığı için zaten sakıncalıdır; tehlikeli katı artıkların ise ne kadar daha büyük çevreyi olumsuz etkileme potansiyeline sahip olduğu açıktır.

 

– Suda kolay çözülen artıkların veya süspanse maddelerin (evlerde laboratuvarlarda v.s) kanalizasyona verilmesi olayı da aslında çok sakıncalıdır.

 

– Her türlü özel artığın denize atılması veya dökülmesi, örneğin iç körfezden alınan özel artık durumunda bulunan çamurların orta körfeze dökülmesi gibi

– Sanayii kalıntılarının artıklarının gelişi güzel yerde düzeneklerde yakılması

 

– Bilinçsizce yabancıların özel artıklarını ülkemize ihraç etmelerine fırsat vermek

 

– Bugüne kadar da bu konularda herhangi “Yönetmeliğin” ve “Yönelgelerin” çıkmamış çıkarılmamış olması ve/veya sıkı izlenmemesi büyük bir eksikliktir.

 

– Türkiye’de emsal göstermek için bir tane dahi özel artık işlem merkezi (ÖKAİM) yoktur bu olmadığı için de teknik ve analitik olanaklarla hızlı bir fiziksel ve kimyasal özelliğini belirleme olanağına, toksisite durumunu belirlemeye imkan yoktur.

 

Teknik ve çevresel etkilerin en aza indirilmesi bakımından mükemmel bertaraf kapasitelerinin oluşturulması, çok geç olmadan biran önce ele alınıp gerçekleşti-

rilmelidir:

 

– Eski yeraltı maden ocakları deponisinin yerleşiminin belirlenerek bir an önce oluşturulması

 

– Su kirlenmesine meydan vermeyecek şekilde yeryüzeyi deponilerinin belirlenmesi, hazırlanması,

 

– Duman gazını en iyi şekilde arıtma koşulu ile katı ve sıvı özel artıkların yüksek sıcaklıklarda yakma tesislerinin planlanması ve kurulması

 

– Kirlenmiş, kirletilmiş topraklar için de dekonteminasyon tesislerinin kurulması

 

– Eski çöp depolama yerlerinden gelen her türlü kirliliğin termik, kimyasal veya biyolojik olarak arıtılması için tesislerin yapılması

 

Mevcut “Çevre Kanunu’83″ çerçevesinde gerçekleţtirilmelidir.